“Okula giderken evde yada eve geldiğinde okulda mutlaka bir şeyini unutuyor”, “Eve geldiğinde çantasını bir köşeye kıyafetlerini bir köşeye fırlatıyor”, “Odası sürekli dağınık, ne söylesem düzenlemiyor beni sürekli oyalıyor”, “Akşam yemeği saati geldiği halde defalarca parktan çağırmak zorunda kalıyorum”, “Kirli çamaşırlarını ısrarla yerde bırakıyor”, “Oyuncak sepeti karmakarışık, evin başka yerlerinden oyuncaklarının parçalarını toplamaktan bıktım”…
Bunlar çocuklarının sorumluluklarını yerine getirmediğinden şikayet eden ebeveynlerin cümlelerinden sadece bir kaçı.
Anne babaların birincil yatırımı çocukları üzerinde şekillenir. Bağımsız ve üretken bir yaşam kurmak için bir gün evden ayrılacak olan, sorumluluk sahibi, donanımlı bireyler yetiştirmek isterler. Onların bunu yapabilmek için bir takım yetenekler geliştirmesine ve beceriler kazanmasına rehberlik etmek anne babaların öncelikli görevidir. Bu sürecin erken yaşta başlaması ve tutarlılıkla sürdürülmesi gerekir.
İçindekiler
1. Aşama: Sınırların Belirlenmesi
Bu süreçte atılacak ilk adım SINIRLARIN BELİRLENMESİDİR. Bunu yaparken çocuğa iletilen mesajın açık ve net olduğundan emin olunması gerekir. Çocuğa “Bu odanın hali ne böyle” demek yerine “Odanı düzenli olarak toplamanı ve kirli çamaşırları banyodaki sepete atmanı istiyorum” demek çocuktan beklenen davranışı daha net olarak ortaya koyacaktır. Bunu defalarca denemek gerekir.
2. Aşama: “Dur” Demeyi Öğrenmek
Bu aşamadan sonraki ilk adım ise ebeveynin kendisini durdurması olacaktır. Dağılmış ders kitaplarıyla karşılaşıldığında anne-babaların verdiği ilk tepki muhtemelen onları üst üste koyup toparlamak olmaktadır fakat bunu yaparken çocuğa bir yandan şu mesaj verilir: ” kitaplar ve tüm bu dağınıklık sana ait olsa da merak etme, ben senin yerine bunları yaparım” .Çocuğun bu bilgiyi alarak işlemesi ve daha sonra davranışa dönüştürmesi tahmin edilenden çok daha kısa bir sürede geçekleşecektir. Kısaca ikinci aşama DUR demeyi öğrenmektir.
3. Aşama: Yaptırımlar
Üçüncü aşamada yaptırımlar devreye girecektir. Ondan beklenilen davranışın gerçekleşmediği sürece sonuçlarının ne olacağı çocuğa bildirilmelidir. Anne-babalar çocuğun bizzat bu sonuçla yüzleşmesine izin vererek başa çıkma stratejilerini güçlendirme fırsatı tanınmış olurlar. Örneğin resim dersi için gerekli gereçlerini evde unutan ya da ödevini not aldığı defterini okulda unutan çocuğun ertesi gün öğretmeni ile yaşayacağı sıkıntı ile kendinin baş etmesini sağlamak gerekir ya da odasını toplamadan bilgisayar oyunu oynayamayacağı şeklinde sınırlar konulabilir.
Son olarak tüm bu aşamaları tutarlılıkla pes etmeden yerine getirmek gerekmektedir. Konulan sınırların esnemeyeceğini bilen çocuk şansını zorlama konusunda daha az ısrarcı olacaktır. Tabi ki ilk seferde tüm değişimin sağlanmasını beklemek yersiz olmaktadır. Belki defalarca sınırlardan bahsedilecek, bir çok kere kendi kendimize “yapma” deyip bir takım olumsuzluklara tahammül etmek zorunda kalınacaktır. Fakat eninde sonunda bir gün çocuğun kendiliğinden odasını topladığını, tabağını masadan kaldırdığını ya da ayakkabılarını ayakkabılığa koyduğu farkedilecektir.
Kazanılmış Becerinin Çocukta Alışkanlık Haline Getirilmesi
Bu aşamada çocuktaki küçük değişimleri sessizce izlemek yerine bu değişimin anne-babada yarattığı duygudan onu haberdar etmek gerekmektedir. Davranışlarımız hakkında olumlu geri bildirimler almanın o davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığını arttırdığı öğrenme kuramları açısından bilinen bir gerçek ise, odasını toparlamış ya da en azından çabalamış bir çocuğa “Bunu yapmış olman beni gerçekten çok mutlu etti” demenin , kazanılmış bu becerinin çocukta kalıcı bir alışkanlık haline gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Çocuğun gelişim sürecinde anne babaların, çocuğun sorumluluklarına ortak olmak yerine rehber olmayı tercih etmesi gerekir. Özellikle okul ile ilgili görev ve sorumluluklarında anne babanın tek görevi çocuğa uygun koşulları sağlayıp, bu görev ve sorumlulukları onunla paylaşmak yerine takip etmek ve başarıları karşısında olumlu geri bildirimler vermektir. Çocuk altı yaşından büyükse evle ilgili birtakım sorumluluklar dahi verilebilir. Çocuğun yaşı ve kapasitesine uygun olarak bu sorumluluklar zamanla arttırılmalıdır.
Küçük bir çocuk yemek masasına önceleri peçete götürürken büyüdükçe kaşık çatal koymayı, sonraki aşamada salata hazırlamayı bile öğrenebilir. Çocuğa bu tür fırsatları yaratmak ve ona izin vermek , onun yerine yapmaktan daha zorlayıcı bir süreç olsa da çocuğun yetişkinlik hayatında kendine güvenen ve yeten bir birey olması yolunda atılacak altın tohumlardır. Bu öğrenme sürecinde ödüller–cezalar ya da öğütlerle dolu bir ortam yaratmaktan çok kazanılan her becerinin yetişkinlik yaşamında nasıl kullanacağını göstermek ve zaman içerisinde bağımsız, kendine yetebilen ve sorumluluk sahibi bir birey yetiştirmenin filizlerini görmek anne–baba olarak tarifsiz bir doyum sağlayacaktır.
“Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.” – Andre Gide
Psikolog
Ela KÖK