Bu güne dek hiç denendi mi bilmiyorum,
Ama ben denemek istiyorum.
Bilmem neden,
Usumda beliriverdi birden.
Ve çok ilgimi çekti,şiire şiir yazmak
Tabii kolay olmayacak anlatmak
Neyse şimdi sohbeti bırakıp,düşünmeliyim.
Mademki daldım böyle ranâ bir düşe,
Hayâl gücümü davet etmeliyim işe.
İşte geliyorlar birer ikişer,
Dilerim Tanrım utandırmaz,yüz akıyla biter.
Ve böylece başlıyor şiirin öyküsü;
Güzelliklerinin övgüsü.
O, hecelerin,dizelerin büyülü sanatı,
Ritim ile uyumun birleşmesinden doğan anlatı,
Duygu,heyecan,tutku ve imgeye can veren
İfadenin hasatı.
O,onu seven,ona aşık olanların ve tabii ozanların
Can damarı,hayatı.
Düşünsenize bir, şiir neler ifade etmez ki onlar için,
Bir anda dalıp giderler en derinine hayâl denizinin.
Açılırlar deryalara
Ulaşmak istercesine ufuklara.
Bir bakarsın yükselmiş göğün en yüce katına;
Huşu içinde yakarmakta tanrısına.
Bir bakarsın yeryüzünde
Coşkuyla övgüler fısıldamakta doğa’nın kulağına.
Kimi zaman kapılır,
Tüy kadar hafif,zarafetle yapılan baleye.
Kimi zaman,
Ruhu okşayan yumuşak bir nağmeye.
Bazen de esin verir uçuşan bir tül,
Bir yaprak kıpırtısı,alev rengi bir gül.
Ya da güzeller güzeli,peri kanatlı bir kelebek
Ve mümkün daha pek çok hoş örnek verebilmek.
Çünkü şiirin adı bile şiir gibi;
Zaten anlatıyor o kendi kendini,
Öylesine ince, öylesine latif ki,
Onu irdelemek ve anlatabilmek
Ancak usta şairin işi belki.
İşte böyle, bilmem ne kadar becerebildim.
Benimki öylesine karalamak,
Denemek istiyordum, denedim,
Adına da şiire şiir yazmak dedim.