Geçen gün Uzm. Dr. Anıl Yeşildal ile okul üzerine yaptığımız canlı yayından alıntılar olacağı için, tamamen sohbet tarzı bir yazı olacak, eminim faydalanırsınız.
İçindekiler
Yönetilebilen kaygı normal bir şey
Hepimiz dünyaya gelirken farklı kişilik özellikleriyle doğuyoruz. Ben, siz ya da çocuğumuz herhangi birimiz Anksiyete’ye yatkın doğmuş olabiliriz.
Bunda bir sorun yok, ama biz anne baba olduğumuzda ya da öğretmen olduğumuzda o Anksiyete’yi nasıl yönettiğimiz önemli. Yani kaygı duyuyor olmak sağlıklı bir şey yani beni korkutan bir şey yeni bir işe başlıyorsam, yeni bir okula gidiyorsam kaygı duyuyor olmam çok sağlıklı bir şey. Ancak kaygıyı yönetebiliyor olmamız gerekiyor.
Diyelim ki ben annesiyim benim Anksiyetem var ya da babasıyım beni modellememeli çocuk yani anne, babanın onu çok iyi yönetmesi gerekiyor. Zaten genetik yatkınlık geçmiş olabiliyor çocuğa, bir de beni modelliyorsa korkuları iyice su yüzüne çıkabilir. Bu karşımıza okul fobisi gibi de çıkabilir, gece yalnız yatmama gibi de çıkabilir.
Anne-babalar öncelikle kendi kaygılarını gözden geçirmeli
Yani birinci söylemek istediğim şu; Anne, babaların bu süreci çok iyi yönetmesi gerekiyor. Kendilerinde kaygı varsa lütfen çocuklarına model olmasınlar. Ya da ben kaygıya yatkın değilimdir, anneyim diyelim ki ama çocuğumla ilgili kaygılarım vardır. Hayata karşı; Okulda ne yapacak? öğretmen ne diyecek? dayak mı yiyecek? yemek yiyecek mi? aç mı kalacak? gibi kaygılarım olabilir.
Bizim ses tonumuz, mimiklerimiz okulla ilgili tavırlarımız çocuklardaki kaygıyı arttırabilir. O yüzden kaygıyla ilgili sorunlarda, öncelikle annelerin babaların kendilerini bir gözden geçirmesi gerekiyor. Kendileri kaygılı mı, değil mi? Bunu değerlendirmesi gerekiyor.
Bazen çocuk o kadar kaygıyı abartabilir ki; Karın ağrısı, mide bulantısı falan da olabilir. Hem anne adına, hem çocuk adına böyle bir şikayet varsa çocuk doktoruyla mutlaka görüşmeliler. Eğer altından hiçbir şey çıkmıyorsa, çocuk doktoru karın ağrısı, mide bulantısı için bir sorun yok diyorsa direkt onu okul korkusu olarak değerlendirmeliyiz. Siz ne dersiniz Anıl Bey?
Uzm. Dr. Anıl Yeşildal
Tabii bunun için bazı testler yapmak gerekiyor. Zaten geldikleri zaman yapıyoruz, ama çoğu zaman hakikaten altından hiçbir şey yakalayamıyoruz. Ne bir böbrek taşı çıkıyor, ne bir fıtık oluyor, ne bir parazit, ne bir idrar yolu enfeksiyonu, hiçbir şey bulamıyoruz çoğu zaman.
Aşırı ekran kullanımı okul korkusunu tetikliyor
İkinci sırada ben hemen hızla evdeki ekranı gözden geçirtiyorum. Ekranın hayatındaki yeri nedir, çocuk ne kadar seyrediyor? Bazen daha büyük çocuklara soruyorum, 6 yaş, ilkokul 1 ise ciddi gitmek istemeyenler var çünkü.
“Tamam diyelim ki gitmeyeceksin alternatifin ne, evde ne yapacaksın? ” diyorum.
Bilgisayar oynayacağım, tabletimle oyun oynayacağım ya da diyor ki Youtuber’ları seyredeceğim ya da diyor ki çizgi filme gireceğim.
Yani o zaman ekranı gözden geçiriyoruz. Biz anne, baba olarak, aile olarak belki evdeki ekranı hayatımızdan belli bir süre çıkarmamız gerekiyor. Bizim de seyretmememiz gerekiyor, belki evdeki televizyonu iptal edeceğiz. Tabii çocuğa okula gitmediğin için televizyonu kapattık denmeyecek yoksa okula iyice gitmez. Yani televizyon bozulmuş olabilir, tablet belki anne babanın iş yerine gitmiş olabilir o dönemde. Sana yasak demeden ailenin yaşam biçimini de değiştirmesi gerekiyor. Çünkü seyrettikleri çizgi filmler, zaten korkuya yatkınlığı varsa, korkuyu çok tetikliyor.
Örneğin bir çizgi film, herhangi bir çizgi film bir dizi ise her gün, her hafta oluyorsa bir bölümün çıkması için bir kaos olması gerekiyor. Bizim kahramanımızın gelip o kaosu halledip, güç bela çözmesi gerekiyor. Heyecanla ve korkuyla bekliyoruz. Sonunda genelde bizim kahramanımız kazanıyor ve çocuklara güzel bir mesaj getiriyor. Ama çocuğun kaygıya yatkınlığı varsa, o bütün Anksiyete’yi besliyor, yani ekran korkuyu çok besliyor.
Anne babaların aklında olsun, mutlaka birincisi anne babanın kendi kaygılarıydı, ikincisi ekranı mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor. Ekran kapatıldıktan sonra, o evde iptal edildikten sonra inanın o kadar çok çocuk okula gitmeye başlıyor ki.
Çizgi filmler korkuyu tetikleyebilir
Bu pandemi döneminde aklıma gelen bir örneği anlatmak istiyorum. Yeni okullar açıldığında bir anne beni aradı. “Okulla ilgili çok ciddi korkuları var, okula gitmek istemiyor” dedi.
Çocuk annesine “Biliyorum, ben lanetlendiğimi hissediyorum, ben okula gidersem size bir şey olabilir” demiş.
Bakın “Lanetlendim” kelimesi ne kadar enteresan bir şey. 7 yaşındaki bir çocuk normalde lanetlendim kelimesini bilebilir mi? Bence bilemez ama kim bilebilir? Çok fazla Amerikan çizgi filmi seyredenler bilir çünkü orada çok geçer bu kelime tamam mı, yabancı kaynaklı çizgi filmler.
Dedim ki oğlunuz çok ekran seyretmiş. Evet yazın ve pandemide sürekli ekranın karşısında kaldı, çok maruz kaldı. Şimdi lanetlendim dediği andan itibaren ben anladım; O kadar çok ekran seyretmiş ki, o kadar korkuları öğrenmiş ki zaten yatkınlığı vardı bir de lanetlenmiş. Okula giderse annesine babasına evde pandemiden dolayı bir şey olacağını söylüyor.
Okul korkusunun altında sosyal uyumsuzluk olabilir
Anne, babaların bakmaları gereken 3. şey de sosyal uyumdur. Bu çocuk gruba mı giremiyor, arkadaşlarıyla ilişki mi kuramıyor? O zaman öğretmenle işbirliği yaparak mutlaka arkadaş çevresini genişletmek gerekiyor ve burada öğretmenden yardım istenmesi gerekiyor.
Eğer mümkünse öğretmen kendisi çocuğu özel olarak karşılamalı, ilgi alanlarını anneden öğrenmeli. Diyelim ki erkek çocuk ve dinazorları çok seviyor. Bir gün öğretmen dinazorlarla karşılayabilir, bir gün dinazor kitaplarıyla, bir gün etkinliklerle gibi… Ve karşılarken de ya kocaman abi oldun, adamsın, artık alışmalısın gibi sözlerle değil. Bak bugün ne oynayacağız, bak bugün ne kadar değişik etkinlikler yapacağız, biz de seni çok özledik gibi, olumlu cümlelerle karşılıyor olması gerekiyor.
Hadi ya anneni artık bırak, çok üzdün anneni, niye ağlıyorsun gibi sözler daha da bu işi pekiştiriyor çünkü. Öğretmenin anne ile biraz işbirliği yapması gerekiyor ve öğretmenin özellikle karşılamasını rica ediyoruz bu çocuklarda. Ve alışana kadar öğretmenin bu çocuklara özel ilgisini istiyoruz. Bir kenarına, sırtına dokunmalı, bazen saçını sıvazlamalı. Karşılarken demeli ki “Ay bugün saçın ne kadar güzel”, ya da kız çocuğuysa “Tokan çok güzel, kurdelen, saçın ne kadar güzel”. Yani ona özel biraz ilgili, biraz daha özenli konuşmalar, sohbetler ve yakınlıkları öğretmenlerden böyle rica edebiliriz.
Fiziksel zayıflık okul korkusunu tetikleyebiliyor
Bu okul fobisini tetikleyen bir şey de, bazen özellikle erkek çocuklarda bu görülüyor. Daha kavgacı bir arkadaş oluyor, ondan daha iri yarı ve o çocuğa kötü davranıyor ya da farklı şeyler oluyor. Ve özellikle bunu ilkokulda daha çok görüyoruz. Belki kreşte olmuyor ama akran tacizi ya da akran zorbalığı da etkili.
Okul olgunluğunda fiziksel gelişim, duygusal gelişim, sosyal gelişim çok yönlü bakmamız gerekiyor. Çocukları okul öncesi yılında mutlaka çocuk doktorlarının değerlendirmesini öneriyorum. Bana çok soruyorlar; Çok mu zayıf, çok mu küçük? … Çocuk doktorunuzla konuşun diyorum, onun da fikrini alın diyorum. Dolayısıyla persentili küçük olan bir çocuğu bazen bir yıl bekletip daha sonra başlatıp o fiziksel uyumsuzluğu ortadan kaldırmak da bazen faydalı olabiliyor. Tabii bu öneriyi okul öncesi kreş için söylemiyorum. 1. sınıfa ya da ana sınıfına başlama için söylüyorum.
Okul fobisini tetikleyen bazı olaylar
Şimdi okul fobisini tetikleyen bazı olaylar nelerdir onlara bir bakalım. Şimdi tam okula alıştı diyoruz. Bazen bir hastalık oluyor, evde kalıyor çocuk 1 hafta – 10 gün. Haydi sil baştan yeniden ağlamalar, istememeler başlayabilir. Bu normal, yine ilk başta nasıl alıştırdıysak öyle alıştıracağız.
Bazen tatile gittiğimizde dönüşte uyum sağlayamıyorlar. Yine aynı ilk süreci nasıl yaşadıysak anne baba öyle yaşamalı.
Bazen de aile içinde sıkıntı ve gerginlik yaratacak bazı olaylar oluyor. Mesela aileden birinin ölümü Allah korusun ama bunlar yaşanan şeyler. Ya da ciddi hastalıklar ya da ailedeki sosyal ekonomik krizler gibi. Bunlar da okul fobisini tetikleyebilir.
Okulda arkadaşlarıyla ilişkilerin bozulması, okul değişikliği, göçle yaşanan şehir ya da ülke değişikliği, çevre değişikliği okul fobisini tetikleyebilir.
Yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi okul fobisini tetikleyebilir
Yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi bunu çok önemsiyorum. Ben anne babalara hep şunu söylüyorum, siz çocuk doktorları da hep beraber aynısını söylüyoruz. Kardeş gelecekse eğer, kardeşin geldiğine, gelmesine yakın okula kesin başlatmayın diyoruz. Okula gitmeyi hamileliğinizin başında başlatın diyoruz mutlaka. Çünkü kardeş geldikten sonra okula gönderilirse eğer, dışlandığını, atıldığını düşünürler. Yani yeni kardeşin gelmesi bizim için çok önemli.
Okul fobisini tetikleyen diğer nedenler
Okul fobisini tetikleyen başka bir neden de okulda sıkıntı ve gerginlik yapacak bazı olayların varlığı. İşte daha farklı çocuklardan dayak yeme ya da kırıcı sözler işitme ya da bazı davranışlara maruz kalma gibi.
Benim şöyle bir önerim var anne – babalara, günü yakalayın diyorum. Yakalayın ne demek? O gün çocuk neler yaşamış, kimlerle oynamış, ne yemiş, hangi oyunu sevmiş, hangisini sevmemiş, hangi arkadaşları oyunu paylaşmış. Orada tık tık tık hemen karşımıza çıkıyor. Akran zorbalığı mı var, oyuna mı alınmamış, bazen alay mı edilmiş falan.
Bence bunlar çok önemli şeyler. O yüzden çocuklarda bunları gözden geçiriyor olmamız gerekiyor. Bir de bazen atlayabiliriz; Çocukta cinsel ya da fiziksel tacize uğrama da olabilir. Bütün bunlar okul fobisini tetikliyor olabilir. Peki yani bu fobileri ve okulla ilgili değişik korkuları okul öncesinde mutlaka bitirmemiz gerekiyor. Hepimiz adına söylüyorum, bunu gözden geçirmeliyiz ve atlamamalıyız.
Okula alışamadı deyip evde bekleten, göndermeyen, 3 gün – 5 gün çok ağladı deyip evde bekleten anneler var. O yıl göndermiyor mesela, ben o yılı kayıp olarak görüyorum ve üzülüyorum. Halbuki anne kararlı olsaydı giderdi çünkü alışmayan çocuk yok. Bir noktayı vurgulamak istiyorum. Çocuk çok ağlıyor, okula gitmek istemiyor, ağlayarak da olsa okula gitmeli mi? Evet gitmeli! Orada annenin ses tonu, bırakırken mimikleri çok önemli. Ya da bırakamıyor, bazen anne beceremiyor. Baba bırakmalı, ya da servise verilmeli, çocuk mutlaka okula gitmeli, okul istemiyor diye evde beklememeli.
Okul korkusunu yenecek bazı ipuçları
Vedalaşmaları çok hızlı yapmaları gerekiyor. İster servise bindirme, ister anne, baba kendi bırakıyorsa, anne baba sabırlı olmalı, yanında söylenmemeli, sinirli olmamalıyız.
Okulun sürekli güzel yanlarını anlatmalıyız, olumlu yanlarından bahsetmeliyiz. Hatta anne baba, şimdi sen bunu bahsedince ben de hatırladım. “Yaaaa senin kadarken ben de böyle bir şey yaşamıştım sorma, sonra çok alışmıştım” diyebilir. “Hatta hafta sonu veya yaz tatilinde bile hep okul istiyordum, o kadar çok seviyordum ki… ” Hani “Ben de yaşamıştım” sözü anne, babanın çok etkili oluyor. Her türlü davranış probleminde çok işe yarar. Bu anne babalara bir tüyo olsun bence. “Ben de okula alışamamıştım, ben de biraz korkmuştum ya da ağlamıştım. ” Anne baba söylerse daha da hızlı alışıyorlar çünkü. Ağladığında mutlaka dinleyin ama eyvah modunda dinlemeyin ve sonrasında çözüm yollarını çocuğunuza önerin.