Mutluluk çok konuşulan fakat analizinde hatalar yapılar bir kavramdır. Tıpta psikosomatik olarak adlandırdığımız hastalıklar bütün tıp branşlarını ilgilendirmektedir. Bunun en klasik örneği stres ve mide ülseri ya da tansiyon olarak verilebilir. Son yıllarda stresin immun sistemi (bağışıklık) bozarak kanser gelişiminde de rol oynadığı ile ilgili çok yayın var. En basit açıklaması ile üzüntü ve stres kanser ile savaşan beyaz kan hücrelerinin gerek sayısı gerek kalitesinde düşme yapmaktadır.
Herkes stresten uzak mutlu bir hayat yaşamak ister. Mutluluğu sadece maddi imkanlar ve hayattan haz almak, acılardan kaçmak olarak yorumlamak konuya çok basit bir açıdan yaklaşmadır. Yazılı tarihin M.Ö. 2000 yıllardan beri bize bıraktığı belgelerden anlaşılmaktadır ki, insanlar mutluluk üzerine çok düşünüp tartışmışlardır.Fakat bunun tek bir formülü hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü mutluluk üzerinde biraz derinleştiğiniz zaman kendinizi hemen felsefenin,din ve tasavvufun çıkmazlarında bulursunuz. Buralardan net cevaplar bulamayabilirsiniz. Bu açıdan konuyu ikiye ayırıp bakmak gereği vardır.
İçindekiler
Mutluluk Felsefeleri
1) Basit Mutluluk Felsefesi
2) Derin Mutluluk Felsefesi
1) Basit Mutluluk Felsefesi
Bir kere yaşayan her insan günlük hayat içinde inişler ve çıkışlar yaşamaktadır. Bunlara bir çeşit normal fizyolojik dalgalanma olarak bakıyoruz. Hayatı bir yol olarak görürseniz yolun dışına çıkmadığınız sürece basit bir mutluluk felsefesi size yetecektir.
Bu yolda mutlu gidebilmek için yapılması gerekenler son 4000 yıllık yazılı tarihe bakarsanız hep ayni söylemlerdir. Maslow isimli ruh bilimci bunu bir mutluluk piramidi üzerinde basitçe tarif etmişlerdir.
Çok özet olarak: Önce sağlıklı bir vücuda sahip olabilmek için yediklerinize dikkat etmek, spor yapmak , iyi uyumak, sosyal hayattan kopmadan etrafı ile uyumlu bir şekilde yaşamak. Bunu yaparken sevmek, sevilmek, pozitif düşünce oluşturmaya çalışmak gibi herkesin bildiği konular. Stres ve üzüntüyü sakın modern hayatın hızlı akışından doğan yüzyılımızın hastalığı sanmayın. M.Ö.2000 yılında yazılmış bir Hitit duası var. Dua aynen şöyle (ogle bir Hitit duası olarak girerseniz orijinalini görürsünüz)
Tanrım Beni Yavaşlat
Aklımı sakinleştirerek, kalbimi dinlendir. Zamanın sonsuzluğunu göstererek, bu telaşlı hızımı dengele. Günün karmaşası içinde ,bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver. Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği,içimde yaşayan akarsuların melodisi ile yıka,götür.Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardım et. Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret. Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,güzel bir kedi yada köpeği okşayabilmek için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalmayı öğret. Her gün bana kaplumbağa ve tavşan masalını anlat. Hatırlat ki, yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini,yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli şeylerin olduğunu bileyim.
Evet görülüyor ki 4000 sene önceki problemler bugün de var. Aynı telaş stres, yavaşlayamama problemi var.
Bu konular ile ilgili yazılan bugünkü klasik kitapların prototipi olan ve Dale Carnegie tarafından yazılmış – Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak- (How to Stop Worrying and Start Living )gibi binlerce kitap var. Carnegie’nin kitabına ücretsiz olarak İngilizcesine ogle dan ulaşabilirsiniz. Genelde insanlar günlük rutin içinde hafif dalgalanmalar ile çizdiğim dar yolda hayatlarına devam ederler. Bunu yaparken de zengin bir sosyal hayat,güzel arkadaşlıklar, spor yapmak iyi yaşayabilmek gibi bu alanın zenginleştirici vasıtalarını kullanırlar.
2) Derin Mutluluk Felsefesi
Biraz evvel bahsettiğim yoldaki normal dalgalanmaların yarattığı problemler ile bu tip kitapları okuyarak kendinizi eğiterek baş edebilirsiniz. Fakat sizin elinizde olmayan sebepler ile hayatın akışı içinde bazen bu dalgalanmalarınız fizyolojik sınırlar dışına çıkar yani basit yolu istemeden terk edebilirsiniz .Bu durumda yukarıdaki kitaplar size yetmeyebilir.Yani kendinizi bir anda normal dalgalanma yolunun dışında bulabilirsiniz.O zaman insanlar felsefe, tasavvuf, kuantum, din gibi konular ile ilgilenmeye başlamaktadırlar. Hayatı, hayatın manasını, insanın dünyadaki varoluşunu sorgulamaya başlayabilirsiniz. İşte bu noktada problemi çözmek için mutluluğun detaylı tarifi gerekecektir. Bu noktada mutluluğun bir analizi gerekmektedir.
Mutluluğu tek bir boyutta görmemek gerekir
Yani maddi imkanlar içinde sadece bir haz-zevk fizyolojisi olarak görmemeli. Bu derin boyutta insanın mutluluğu başka insanların mutluluğuna bağlı gibi gözükmektedir. En basitinden yavrusunu emziren ve gece uykusunu bölen anne yada sosyal bir projede sıkıntılar yaşayan birisi yada bilimsel ve sanatsal bir çaba uğruna maddi imkanlarından vazgeçen bir kişinin duyduğu haz gibi.Dikkat ederseniz burada hazın hemen yanına sıkıntı acı gibi mutluluğa tezat kavramlarda girmektedir.Bu tip uğraşlar belirli bir aşk ile yapılan şeylerdir. Demek ki bu 2.boyutta mutluluğun hemen yanında sıkıntılar ve acılarda var.Ama bir aşk ile bu sıkıntılara katlanma içgüdüsü de var. İşler bu noktada karışmaya başlıyor. Çünkü işin içine acılar sıkıntı ve aşk güdüsü giriyor.Aşk deyince sadece karşı cinse duyulan bir hazzı almayın.(Gerçi bu tip aşkın içinde de acılar çok sık çekilir). Bu boyuttaki derin hazlar 4000 yıllık insanlık yazılı tarihinde hep diğer basit mutluluktan daha önemli ve daha hoş olarak algılanmıştır.
Bu noktadan sonra
İşte bu noktadan sonra ( zorluklar/aşk/derin haz) üçlüsünü birlikte değerlendirmek mecburiyeti var. Genelde insanların büyük çoğunluğu bu üçlüden kaçarak 1.nolu basit olarak adlandırdığım mutluluk ile ufak dalga boyları ile uğraşırlar. Zaten buna karar veren biz miyiz yoksa genetik yatkınlığımız bir manada kaderimiz midir net bilmiyoruz. İşte bu 2.nolu derin felsefeye geçtiğiniz anda artık sizi felsefeden kuantumdan tasavvufa kadar tüm konular ilgilendirmeye başlar.
Bu boyut ile ilgili yorum yapabilmek için beyin (cognitif)’e ait bilme anlama gibi zevklerde ortaya çıkar. Entellektüel boyutunuz gelişmeye başlar. Bu noktadan da korkmamak lazımdır. Çünkü insan beyni bol gübreli bir bahçe gibidir. Devamlı iyi şeyler ekmezseniz yabani otlar büyür ve sizi psikolojik olarak rahatsız eder. Bundan kaçmak imkansız gibidir. Belkide bizim bu dünyadaki varlık sebebimiz ki hayvanlardan en önemli farkımız ,düşünmektir. Bu düşünme zaman zaman acıda verebilir ama yaşama aşkı ile bu acı karıştığı zaman verdiği mutluluk basit mutluluktan çok üstün ve insana has bir özelliktir. Unutmayalım ki yemek içmek ve üremek diğer canlılarında özelliğidir. Evrimsel süreçte insanın acılarında azalmaya dönük bir durum yok.Bu 2. Kısım derin felsefe ile başka yazılarda buluşma dileği ile…