El Ayak Hastalığı

El Ayak Hastalığı
El Ayak Hastalığı

Sevgili anne babalar şu anda sizlerin de biz Doktorların da en çok canını sıkan hastalıklardan bir tanesi de El Ayak Hastalığı. Bu sabah Instagram’da bununla ilgili bir video paylaştım. Gerçekten insanların bilgiye ne kadar ihtiyacı varmış ki, kısa süre içinde binlerce kişi tarafından bu videom izlendi. Bu nedenle oradaki soruları da yanıtlamak amacıyla hemen bu güncel konuda bir yazı yazmaya karar verdim.

El Ayak Hastalığı Nedir?

Aslında bu hastalığın gerçek adı, el ayak ağız hastalığıdır. Ancak halk arasında kısa ismi daha çok bilindiği için, aramalarda daha kolay bulunması açısından el ayak hastalığı demeyi uygun gördüm. Adından da anlaşıldığı gibi öncelikle el ve ayaklarda döküntü, ağızda  yaralar ve sıklıkla  ateşle  seyreden  döküntülü  bir  çocuk  hastalığıdır. Enterovirüs  grubunudan daha çok Coxackie (koksaki) virüsü ve bazı diğer enterovirüsler sebep olur.

Farklı  virüsler  belirtilerin  şiddetini  ve  varlığını  etkileyebilir.  Bazısında  döküntü  olmazken, bazısında ateş veya ağız bulguları olmayabilir. Kimi hasta  çok  ağır  geçirirken,  kimisi çok hafif  atlatabilir.  Örnek  vermek  gerekirse, El Ayak Hastalığının bir benzeri olan Herpanjina ise ateş ve sadece ağızdaki aftlarla seyreder. El Ayak Hastalığında gördüğümüz vücut döküntüleri, Herpanjinada görülmez. İki hastalığın ortak özelliği enterovirüs grubu virüslerle ortaya çıkmasıdır.

Farklı  virüsler  benzer  tablolara  yol  açabileceği  için,  hayat  boyu  birkaç  kez  tekrarlayabilir.  Genel  bilginin  aksine  aslında  korkulacak  bir  hastalık  değildir,  tabii  eğer  ateş  fobiniz  yoksa,  böyle  bir  korkunuz  varsa  ateşle  ilgili  makalemi  de  zevkle  okuyabileceğiniz  düşünüyorum.   Ateşle  ilgili  makalemi  okumak  için…

El Ayak Hastalığı Belirtileri

Hastalığın adından  da anlaşıldığı üzere özellikle el avuç içlerinde, ayak tabanında su çiçeğine benzeyen, içi su dolu daha sonra iltihaplı ve kabuklanmış döküntüler ortaya çıkar, hızla tüm vücuda yayılır.  Nadiren  hastalık  iyileştikten  sonra,  el  ayaklarda  deri  soyulması,  çok nadiren  de  tırnak  düşmesi  görülebilir.

Hastaların bazılarında ağız içinde özellikle damak bölgesinde af dediğimiz yaralar mevcuttur. Aftların ortaları genellikle beyaz, kenarları kızarık şekildedir. Sıklıkla ne yazık ki, muayenede boğaz iltihabı ile karıştırılarak antibiyotik verilir, oysa bu hastalık Enterovirüs grubundan virüslerle ortaya  çıkan bir hastalıktır, yani birçok bir virüs hastalığında olduğu gibi antibiyotik tedavisine gerek yoktur.

2-3 gün  kadar  süren ateş yine bu hastalarda sıklıkla görülen önemli bir belirtidir, bazen 39-40’a kadar çıkan yüksek ateş olabilir. Ateşe bağlı havale bu hastalıkta altıncı hastalık kadar sık görülmez. Zaten ateşli havale herhangi bir sakatlık bırakmadığı için bu yüksek ateşten çok da korkmaya gerek yoktur. Aftların çok fazla olması durumunda aşırı bir salya akması ağızda acı hissi, özellikle yutkunmada güçlük, dolayısıyla yemek yiyememe, hatta ileri aşamalarda sıvı bile içememe gibi bulgular olabilir.

El Ayak Hastalığı Tedavisi

Daha önce de dediğim gibi bu bir virüs enfeksiyonudur, tekrar tekrar vurgulamak da fayda görüyorum, virüs enfeksiyonlarında antibiyotik tedavisi vermek hem çok gereksiz,  hem de vücudun genel düzenini ve bağışıklık sistemini bozması açısından verilen gereksiz her antibiyotik dozu, vücuda biraz daha zarar verecektir.

Bu nedenle bu hastalığın teşhisi konduğunda antibiyotik kullanılmamalı, kullanılmasına müsaade edilmemelidir. Ateş 38,5 üzerinde veya 1 saat içinde düşmüyorsa, ateş düşürücüler ile yardımcı olunabilir, döküntülerde kaşıntı varsa, yine kaşıntı önleyici şuruplar veya bazı losyonlardan faydalanılabilir. Banyo yapmakta sakınca yoktur, ancak lifle ovalamak döküntülerin zarar görerek daha geç iyileşmesine sebep olabilir. Çok ovalamadan ılık duş aldırmak rahatlatıcı olacaktır.

Ağızda aftlar varsa mümkün olduğunca yumuşak, katı kıvamlı olmayan veya sıvı, yarı sıvı gıdalar tercih edilmeli, çok sıcak ve ekşi gıdalardan kaçınılmalıdır. Su bile içemiyecek kadar, ağız yaralarının kötü olduğu vakalarda bazen damardan serum vererek vücut sıvı ve tuz şeker açısından desteklenebilir. Ağız yaralarının iyileştirilmesini kolaylaştırmak ve acıyı azaltmak amacıyla bazı spreyler kullanılabilir, ben yine de vücudun dengesini bozmamak adına daha çok bitkisel spreylerden faydalanılmasını daha uygun görüyorum.

Aşağıdaki videolarda Uzm. Dr. Erdem Uzunoğlu, “Döküntülü Hastalıklar” ve “Yenidoğan Bebek Bakımı” hakkında bilgiler veriyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here