Sosyal iletişim problemi sıkça kullandığım bir terim. Değerlendirme ve eğitim isteği ile gelen ailelerin çocuklarında gördüğüm ve sıklığı psikiyatrik tanılı sendromlarında üstüne çıkan bir grup. Peki, çocuklarımız sosyal iletişimi kimden, nasıl öğrenir? Elmanın armudun bile büyüme döneminde suya ve güneşe ihtiyacı varken çocuklarımızı büyütürken onların sosyal iletişimlerinin güçlü olması için neler yapıyoruz?
Bunları bilmeniz için bir uzmana ihtiyacınız yok. Geçmişe bakın, kendi çocukluğunuzu düşünün, biraz benliğinizde var olan bilgiyi çağırın. Doğal ebeveynlik bu. Adım atarken bile internette bilgi soran bir toplumun sadece sanal sosyal iletişimi gelişir.
Geçenlerde birlikte küçük bir tatil yaptığımız 7- 8 kişilik bir arkadaş grubunun bulaşıkları kurada payımıza düştü. Arkadaşımla bulaşıkları yıkarken uzunca sohbet ettik, gülüştük, deterjan köpürdükçe muhabbet de kabardı. Bir ara arkadaşım “Evde bulaşık makinesi olsaydı bu kadar uğraşmayacaktık.” dedi. Ben de ona “Bulaşık makinemiz olsaydı bu kadar güzel sohbet edemeyecektik.” diye karşılık verdim. Gözümün içine baktı, güldü. Eskiden köyde kadınlarla imece usulü çamaşır yıkadığı günleri, o zaman nasıl eğlendiklerini anlattı.
Çocuklarımız neye tanık olursa onu öğrenir. Buradan çıkaracağınız ders elbette çocuklarınıza ev işi yaptırmanın önemi değil; sosyal iletişim, paylaşım, dayanışma ve birlikteliğe ilişkin örneklem. Bir gelişim uzmanının kapısını çalmadan önce çocuğunuzun gelişimine katkınızı, yaşadığınız ve yaşattığınız hayatı düşünün.
Aşağıdaki videoda Uzm. Ped. Emine Eraslan, “Çocuk Eğitiminde İpuçları” hakkında bilgiler veriyor.