Geçen gün sevgili Uzm.Dr. Anıl Yeşildal ile okula uyumla ilgili çok keyifli bir canlı yayın yaptık. Çocukları okula uyum sağlamakta zorluk çeken babalara yardımcı olacağını düşünerek, canlı yayından sonra hemen bu yazıyı kaleme almak istedim. Yaptığımız canlı yayından alıntılar olacağı için, tamamen sohbet tarzı bir yazı olacak, eminim faydalanırsınız.
Ülkemizde okula uyum sorunları Batı ülkelerine göre biraz daha fazla görülmekte. Çünkü ilginç bir şekilde ülkemizde anneler, 3 yaşında çocuklarını okula göndermek konusunda oldukça çekimser davranıyorlar.
Bir dönem eğitim için yurt dışında bulunmuştum, yurt dışından döndüğüm yıllarda, annelere sık sık, çocuğunuzu okula gönderin diyordum. Anneler de diyorlardı ki “Ben ev hanımıyım, daha 3 yaşında, niye vereyim, hem de çocuğum bıkar mı?” diyorlardı.
Ben mesleğimin ilk yıllarında bu tepkiye çok şaşırıyordum. Çünkü batılı ülkelerdeki anneler, çocuğu 3 yaşında anaokuluna verirsem bıkar mı sözünü bilmiyorlar. Yani veriyor, o bir ihtiyaç, verilmesi gerekiyor, artık sosyal yaşamın başlaması ve çocuğun bizden kopup ayakları üzerinde durması gerekiyor. Öyle bir bahaneyle, anne baba 3 yaş bittikten sonra okula vermiyorsa, o kış kesin bir yerde tıkanacaksınız diyorum. Davranış problemi olarak geliyorlar.
İçindekiler
3 yaştan sonra ebeveynlerin çocukla oyun oynaması yetmiyor
Zaten çocuk 3 yaştan sonra okula oyun oynamaya gidiyor, yaşıtlarıyla birlikte olmaya gidiyor, gerçek anlamda okula gitmiyor ki. Burada çocuklara da bu algıyı vermek lazım, bu tam da bir zorunluluk değil, bu bir eğlence aslında. Çünkü bir erişkin 24 saat oynasa çocuğuyla, asla bir çocuğun yerine geçemez.
Anne-baba iyi bir oyun arkadaşı olamıyor ne yazık ki, çok oynuyor ama bir yerden sonra çocuk onu biliyor. Tabii ki çocuklarınızla oynayın oynamayın demiyorum, ancak çocukların yerine geçmediğinizi bilmenizi istiyorum. Çünkü anne baba olduğunuzu düşünün, çocukla oynuyoruz ,çok da seviyoruz, özlemişiz, oynamak istiyoruz. Ama bizi arkadan biri kameraya çeksin, sonra seyredelim. Büyük gibi oynuyoruz haliyle, çünkü çocuk değiliz. Sürekli akıl veriyoruz, çocuğa sürekli doğruyu göstermeye çalışıyoruz.
Halbuki çocuk yanlış yapacak, kızacak, sevinecek. Yani başka çocuklarla oynamaya ihtiyacı var, bizimle değil. 3 yaşında veriliyor olması gerekiyor, ama tut ki vermediler, herhangi bir sebep veya bir şekilde veremediler, en geç okul öncesinde mutlaka okula gidiyor olması gerekiyor, çocuklarımızın bizden kopması gerekiyor.
Anneler de çocuklar kadar bağımlı aslında!!
Biz kültür olarak Batı ülkelerine çocuklarımıza daha fazla bağımlıyız. İlk ayrılış, evden kopuş, okula gidiş çok önemli. Eğer anneysem bağlılık karşılıklıdır, 2 taraflıdır, sadece çocuk bana bağlı değildir, ben de çocuğa bağlıyım. Ama ben kendimi görmüyorum. Ben hep annelere “Ama siz de çok bağlısınız” dediğimde. “Yok, yakamdan düşsün, çok bunaldım, artık nefes alamıyorum. Okula gitsin, ben de bir rahat nefes alayım diye geldim” diyorlar.
Annenin de ondan kopmasını öğrenmesi gerekiyor, olur da anne öğrenemiyorsa bazen, annenin de belki takviye alması gerekiyor. Şimdi burada ilk evden kopuşta sorun yaşanabilir, ama anneler ne yapmalı, bu önemli.
Okula giderken ilk günler çocukların %50’si lay lay lom gidiyorlar. Çünkü çok güzel oyuncaklar var, arkadaşlar var. Ama 3 gün sonra, 5 gün sonra bir ağlama başlıyor, okula gitmeyeceğim diye tutturma başlıyor. Ne için? Çünkü okuldaki kuralları fark ediyorlar.
Ağlamanın sebebi, çocuğun evdeki patronluğunun bitmesidir
Halbuki evde kuralları çocuk koyduğu için, çocuk hızla uyanıyor. Yemiyorsa yediriliyor, alternatifi sunuluyor, oysa okulda yemiyorsa aç kalıyor. Gerçekten ayakları üzerinde durması gerekiyor. Olur da gittikten belli bir zaman sonra ağlama başlıyorsa ailenin yapması gereken şey. “Neden ağladın? Bir şey mi yaptılar? Bir şey mi oldu? Öğretmenin bir şey mi dedi? ” gibi çocuğu daha da korkutacak sorular sormamalı
Demeli ki okula gideceksin, ama bunları okulundaki öğretmenin ile konuş, ben de konuştum diyebilir anne. Ama göndermeli, götürmeli, evde panik halde “Niye ağladın, bir şey mi dediler, bir şey mi oldu, öğretmen mi dedi öğretmen mi yaptı?” diye sorarsanız hiç götüremezsiniz. Orada anne sakin olmalı ve okula güvendiğini çocuğa belli etmeli.
Şimdi diyelim çocuk okulda ağlıyor durmuyor. Tabii oryantasyon ile başlıyor, 3 yaş da olsa 5 yaş da olsa, ilkokul 1 de olsa, ülkemizde böyle, yıllardır oryantasyon yapılıyor. Okul tanıtılıyor, sadece oyunlar oynanıyor, sonra süre giderek arttırılıyor. Anaokulunda da öyle ilk başladığı günlerde mutlaka 2 saat 3 saat, yarım gün gibi yavaş yavaş arttırılıyor. Oryantasyon döneminde anne bekleyebilir, sınıfta, bahçede, koridorda bekleyebilir, arada çocuk onu görebilir. Ama çocuk ağlıyor diye, annenin yanına gelirse, anne “Ben buradayım, bak merak etme bekliyorum” falan yapmamalı. Çok sakin olmalı, yanınızda kitap götürün diyorum, sakin sakin okuyun. “Evet ben buradayım” sakin söylenmeli, panik halde “Ağlama, bak ağlanacak bir şey yok” yaptıkça ağlamayı arttırırlar. Ben okula güveniyorum mesajını veriyorsa bırakan kişi, anne ya da anneanne mutlaka çocuk da alışıyor, alışmayan çocuk yok.
Ağlayıp da susmayan çocuk yok aslında
Bir de bazen ayrılırken böyle kopamayan anneler ve çocukları oluyor. Annelerin ayrılma sahnesini çok hızlı kesmeleri gerekir. Artık okul dedi ki “Beklemeyeceksiniz, oryantasyon bitti, artık gidin” diyor. “Sonra almaya gelin” diyor. Kim bırakıyorsa anne, anneanne, ya da bakıcı, ya da baba kim bırakıyorsa, kapıda ağlayacak diyelim, hızla vedalaşmalı, öpmeli. “Şu saatte seni almaya geleceğim ve hızla Allah’a ısmarladık” demeli ve hızla arkasını dönüp gitmeli. Ama öğretmene de demeli ki: “Ben çocuğumu ağlayarak bıraktım, ne zaman sakinlediyse, bana küçük bir video çekin ya da resim yollayın ki ben de rahat edeyim”
Çünkü biliyoruz ki sorun evden kopuş, anneden ayrılma, en geç ben 20 dakika diyorum böyle, 20 dakikayı çoğu bulmuyor, çok hızlı oyuna dalmış oluyor. Ancak anneyi de rahatlatmak gerekiyor ağlayarak bıraktı ya. Genelde anneler şöyle der “Ağlayarak bıraktım, içim çok cız ediyor, bütün gün ben de huzursuz oldum evde. Peki diyorum ki “Almaya gittiğinde uzaktan gözlemişsindir mutlaka, mutlu mu aldın? ” Hepsi mutlu aldım diyor, yani o ayrılış dönemleri, ilk zamanlar bu normal, ama ayrılmayı öğrenmeleri gerekiyor.
Artık bahaneleri bırakmak gerekiyor
Sonuç olarak kopmayı öğrenmek zorundalar. Nereye kadar? Bazen bana şöyle gelirler, ısrarla Anaokulu dönemi gelmiş dediğimde…
Anne vermemek adına bahaneler buluyor, mesela diyor ki bana “Ama işte prematüre doğdu, kalp hastası” diyor.
“Ya ya da çok zayıf, hiç yemiyor, okulda da yemez” diyor.
Hep bir bahanesi var annelerin. Diyorum ki “Kalp doktoru, ya da takip eden doktorunuz anaokuluna vermeyin dedi mi?” diyorum mahsustan.
“Yoo öyle bir şey demediler” diyor. Kendileri kopmak istemiyorsa, çocuk doktorlarının ve bizlerin anneyi sakin sakin yatıştırıyor olmamız ve çocuğun sosyal hayata girmesi gerekiyor.