Keşke doğduğum dönemde de “doğum fotoğrafçılığı” olsaymış…
Merak ediyor insan… Nasıl bir günde doğdum? Hava durumu nasıldı? Güneş var mıydı mesela? Açık mıydı hava yoksu bulutlu mu? Annem beni kucağına aldığında nasıl bir ifadeye büründü yüzü? Üzerime ne giydirmişlerdi? Kimler vardı etrafımızda? Doktorum nasıl biriydi? Ya hemşireler? En önemlisi ben nasıl bir bebektim?
Hayata gözlerimi açtığım ilk gün neler olmuştu, neler yaşanmıştı?
Şimdiki bebekler, aileler aslında ne kadar da şanslılar… Benim merak ettiğim ve sadece annemin anlatımında kalan bir doğum hikayem var…
Halbuki şimdiki bebeklerin ki öyle mi? Doğum fotoğrafçısı ile anlaşan ailelerin bebekleri için ne kadar büyük bir anı aslında bu “doğum fotoğrafları”…
Kıymeti hiçbir şeyler anlatılmaz, hiçbir şeyle ölçülmez… Asla bir daha geri gelmeyecek ilk anlar onlar… O anne bebeğini çok kez emzirecek mutlaka ama o ilk anların kıymeti bir başka olacak… Baba evladını çok kez kucağına alıp sarmalayacak elbette ama o ilk anların kıymeti, o acemi tutuşların, tedirgin hallerin değeri bir başka olacak…
Bu hep böyle değil midir aslında? Hayatımızdaki tüm ilkler hep çok özel ve önemli değil midir?
Doğumun olduğu gün tüm aile heyecan içinde oluyor. Panik, telaş, koşturma, heyecan, korku, acemilik her şey ama her duygu o günün içine sığıyor…
Ben fotoğraflarımı düzenleyip aileye gönderdiğim zaman, o anlara tekrar döndükleri için hepsi çok mutlu oluyor ve bana defalarca teşekkür ediyorlar…
Hemen hemen hepsi hazırladığım slaytı izlerken ağlıyorlarmış. Nasıl ağlamasınlar? Dış kapının, dış mandalı olan benim bile izlerken gözlerim doluyorsa onlar
elbette ki etkilenirler…Düşünün ki benim onlara fotoğrafları hazırlayıp gönderdiğim süre daha ne kadar… Yani daha doğumun üstünden ne kadar geçmiş ki?
Tüm netliği ile hafızalarda…
İşte bu kadar kısa sürede bile böyle değer görüyor o an fotoğrafları… Bir de yıllar geçtikten sonra -özellikle o bebekler için- değerini varın siz hesaplayın…
Ahh, ahhh erken gelmişiz biz dünyaya… 🙂