Anne sütü doğanın bir mucizesi, Allah’ın insanlara bir armağanıdır. Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tıbbi bir gereklilik olmadığı sürece, ilk 6 ay anne sütü dışında hiçbir sıvının bebeğe asla verilmemesini önerir. Anne sütü bebek için en sağlıklı gıdadır. Ancak bazı durumlarda annenin sütünün gelmesi gecikebilir. Anne sütü hiç de olmayabilir. Kullanmak zorunda olduğu bir ilaç veya hastalığı dolayısıyla emzirmesi mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda bebeğe anne sütü bankasında dondurulmuş veya pastörize anne sütü vermek de iyi bir seçenektir.
Özellikle de bağışıklık sistemi daha zayıf, bağırsak nekrozuna daha müsait olan 1500 g’ın ya da 32 haftanın altındaki prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde mama yerine anne sütünün verilmesi birçok komplikasyonu önlemek açısından daha da önem kazanır. Birçok araştırma bu şekilde beslenen prematüre bebeklerde nekrotizan etrokolitin daha seyrek olduğunu göstermektedir.
Batıda gelişmiş ülkelerde eskiden sıkça faydalanılan bu uygulamadan , özellikle 80’li yıllardan sonra kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan AIDS, Hepatit C gibi hastalıkların gündeme gelmesiyle bir dönem vazgeçilmiştir. Ancak çok hassas serolojik testlerin gündeme gelmesi ve yapılan çalışmaların güvenilirliği eşliğinde batıda yeniden uygulanmaya başlamıştır. Aslında serolojik araştırmaların gelişimine paralel olarak, biz de artık bu uygulamaya geçmeye müsait aday ülkelerden bir tanesiyiz.
Bir annenin süt bankasına sütünü bağışlayabilmesi için
Hamileliği boyunca, süt bağışlamaya başlamadan önce ve süreç boyunca her 3 ayda bir CMV, HIV, Hepatit B ve C enfeksiyonlarına karşı taranması gerekmektedir. Ülkemizde anne sütü bankası kurulması halinde yine önemli bir problem olan tüberküloz açısından da sağlıklı bir taramanın yapılması önem arz edecektir. Sağılan her süt porsiyonu dondurulmadan önce bakteriyolojik incelemeden geçirilmelidir. Porsiyonun 1 ml’sinde 10.000’den fazla bakteri içermemelidir. Alkol ve sigara ya da herhangi bir uyuşturucu madde veya emzirmeye engel ilaç kullanımı olan anneler süt bağışlamaya aday olamazlar.
Ülkemizde anne sütü bankası kurulması
Batıda özel süt bankaları olmakla birlikte ülkemizde böyle bir girişimde bulunulacaksa, Tıp Fakülteleri, Sağlık Bakanlığı ve Hıfzıssıhhanın denetiminde, ortak bir uzlaşı kararı ve yönetmeliğe bağlı olarak sonuçta Devlet kontrolünde olması en güvenilir şekil olacaktır. Yıllardır kan bağışında uzmanlaşan ve organize olan Kızılay’ın tecrübelerinden de faydalanılabileceğini düşünüyorum. Bir süt bankası kurulması halinde tüm kontroller sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır. Bunun soğuk zincire uygun koşullarda saklanması –taşınması veya pastörizasyonu çok ciddi bir organizasyon, dolayısıyla ciddi bir yatırım gerektirecektir. Bu girişimler için özel sektörden de sponsor desteği verebilecek hayırsever birçok büyük firma olacağından da eminim.
Bunun daha kolay bir yolu yok mu?
Eskiden mahallelerde süt annelerimiz vardı. Hem gerçek canlı anneden süt verirsek, emzirmenin başında yüksek laktoz, sonunda yüksek yağ içeriği olan doğal anne sütü vermiş oluruz diyenler olabilir. Böyle söyleyenler evet doğal açıdan haklılar. Ancak taramaları düzenli ve devlet kontrolünde yapılamayacağı için ileride ciddi sağlık ve hukuki sorunlara yol açabileceği için çok önermiyorum. Ancak süt anne adayı kişilerin düzenli kontrolleri yapılabilir. Bunlara bir karne verilebilirse belki daha güvenilir olabilir diye düşünüyorum.